13 Aralık 2011 Salı

HAK YARATTI ALEMİ AŞKINA MUHAMMED'(sav) in

Hak yarattı alemi, aşkına Muhammed'in
Ay ü günü yarattı, şevkine Muhammed'in

Ol! dedi oldu alem, yazıldı levh ü kalem
Okundu hatm-i kelam, şanına Muhammed'in

Hep Erenler geldiler, dergaha yüz sürdüler
Zikr-i tevhit ettiler, nuruna Muhammed'in

Veysel Karani kazandı, ahir yine özendi
Sekiz Uçmak bezendi, aşkına Muhammed'in

Ferişteler geldiler, saf saf olup durdular
Beş vakt namaz kıldılar, aşkına Muhammed'in

Havada uçan kuşlar, yaşarıp dağ ü taşlar
Yemiş verir ağaçlar, aşkına Muhammed'in

İmansızlar geldiler, andan iman aldılar
Beş vakt namaz kıldılar, aşkına Muhammed'in

Yunus kim ede methi, över Kur'an ayeti
An ! vergil salavatı, aşkına Muhammed'in


YUNUS EMRE


Hazreti Ömer (r.a.) diyor ki:

-Fazla gülmeyi terkedene "Heybet".
-Fazla Konuşmayı terkedene "Hikmet"
-Fazla yemeyi terkedene "İbadetinin Lezzeti"
-Mizah ve Laubali tavrı terkedene "Zerafet"
-Dünya sevgisini terkedene "Ahiret Sevgisi"
-Başkalarının kusurlarıyla uğraşmayı terkedene "Kendini ıslah etme imkanı"

verilir

18 Eylül 2011 Pazar

Kendin Bilmek



Miskinlikte buldular kimde erlik var ise
Merdivenden ittiler yüksekten bakar ise

Gönül yüksekte gezer dem be-dem yoldan azar
Dış yüzüne o sızar içinde ne var ise

Ak sakallı bir koca bilemez hali nice
Emek yemesin hacca bir gönül yıkar ise

Sağır işitmez sözü gece sanır gündüzü
Kördür münkirin gözü alem münevver ise

Gönül çalab'ın tahtı gönüle çalab baktı
İki cihan bed-bahtı kim gönül yıkar ise

Sen sana ne sanırsan ayrığa da onu san
Dört kitabın ma'nisi budur eğer var ise

Bildik gelenler geçmiş konanlar geri göçmüş
Aşk şarabından içmiş kim ma'ni duyar ise

Yunus yoldan azıban yüksek yerde durmasın
Sinle sırat görmeye sevdiği didar ise
 
Yunus Emre

4 Haziran 2011 Cumartesi

JAPONYA-(JAPAN)

JAPON EVİ
DEVLETİN ADI: Japonya
BAŞŞEHRİ: Tokyo
YÜZÖLÇÜMÜ: 377.800 km2
NÜFUSU: 124.319.000
RESMİ DİLİ: Japonca
DİNİ: Budizm
PARA BİRİMİ: Yen
Japonya ( Japonca'da Nihon veya Nippon, (güneş) (kaynak), kelime anlamı "güneşin kaynağı"), Uzak Doğu'da adalardan oluşan bir ülkedir. Hiçbir ülke ile kara sınırı yoktur. Kuzeyinde Kore Yarımadası ( Güney Kore ve Kuzey Kore) ve Rusya ile sınırlanan Japon Denizi bulunur. Batıda deniz ötesinde Tayvan ve Çin ile komşu olan Japonya'nın doğu ve güneyinde ise Büyük Okyanus bulunur. Pasifik Okyanusunda dört büyük, beş yüz orta büyüklükte ve üç bin küçük adadan meydana gelmiş bir devlet. Büyük adaların adları Hokkaido, Honşu, Kiyudiyu ve Sihoku’dur. Japonya’nın toplam uzunluğu 2400 km’dir.
2Fiziki Yapı
Japonya, Hokkoida, Honshu, Shikoku ve Kyushu isimli dört ana adadan ve sâhil çizgisi açığında yüzlerce küçük adadan ibârettir. Japonya topraklarının % 80’i dağlıktır. Ülkede hâlen 60 faal, 165 sönmüş yanardağ bulunmaktadır. Ülkenin en meşhur dağı 3776 m yüksekliğindeki Fuji’dir. Bu dağ zarif görünüşü ve muhteşem güzelliği ile dünyâca meşhurdur. Ülkenin dörtte biri yanardağ döküntü ve külleriyle kaplıdır. Başlıca yanardağ bölgeleri Hokkaido, Honşu’nun kuzey ve orta kesimleriyle Kiyusiyu’nun güneyidir.

Japonya’da çok miktarda akarsu bulunur. Bu akarsular uzunluğu kısa ve süratli akışa sâhiptirler. Ayrıca bol miktarda krater gölleri vardır. En büyük gölü Biwa Gölüdür.

Japonya’nın topografik görüntüsü, bâzan çok güzel, bâzan da çok korkunç manzaralarla doludur. Karlarla beslenen dağ gölleri, kayalık boğazlar ve gürültülü nehirler, sarp dağ zirveleri ve şahâne şelâleler turistleri cezbeden dünyâca meşhur yerlerdir.
Doğal Kaynaklar
Bitki örtüsü ve hayvanlar: Japonya’nın tabiî bitki örtüsü ile ormanlar, topraklarının % 70’ini teşkil etmektedir. Meşe, kâfuru ve bambu ağaçlarından meydana gelen subtropikal ormanlar, güneyde yer alır. Bu kesimin kuzeyinde ise, geniş yapraklı ağaçlardan müteşekkil ormanlar vardır. Bu ormanlarda; huş, kayın, meşe, kavak ve akağaç vardır.

Japonya’da en popüler ağaç türü, Hokkaido hâriç hemen hemen ülkenin her yerinde yetişen ve“sugi” veya Japon sediri denilen ağaçtır. “Hinoki” denen Japon selvisi ile “Akamutsu” denilen Japon kızılçamı Sugi’den sonra en çok yetişen ağaçların başında gelmektedir.

Mâdenler: Japonya mâden kaynakları bakımından çok fakir olup, sanâyii beslemek için gerekli mâdenlerin çoğuna sâhip değildir. Japonya’da az miktarda kömür, kurşun, çinko, arsenik, bizmut, pirit, kükürt, kireç taşı, barit, silis taşı, feldspat, dolamit ve alçı taşı yatakları vardır. İhtiyaçlarını dışardan alır.
Nüfus ve Sosyal Hayat
Japonya’nın nüfûsu 127.214.499 (10. büyük ülke) olup, dünyâ sıralamasında nüfus fazlalığı yönünden yedinci sırayı alır. Yüzölçümünün az olması sebebiyle nüfus yoğunluğu çok fazladır. Halkın % 77’si şehirlerde yaşar. Şehirlerde yaşayan halkın % 58’i Tokyo, Osaho ve Nagoya’da toplanmıştır. Nüfûsu milyonu aşan yedi büyük şehir vardır. Bunlardan başşehir olan Tokyo, 8.323.699 nüfûsa sâhiptir.
Ekonomi
Tarım: Nüfûsun büyük kısmının şehirlerde oturmasına rağmen, tarım Japonya ekonomisinin önemli bir kısmıdır. Toplam arâzinin ancak % 16’sı ekilebilir. Japonya’da tarım çok modern usullerle yapılmaktadır. Yetişen ürünlerin başında pirinç gelir. Pirinç üretimi ortalama 15.000.000 tondur. Pirinçten sonra ençok buğday, arpa, darı, şekerpancarı, patates ve fasulye yetiştirilir. Ayrıca tütün, pamuk, çay ve bunun yanında büyük bir kısmını ihraç ettiği çok çeşitli meyveler de yetiştirilmektedir.

Hayvancılık: İyi mer’aların azlığı, hayvancılığın nisbeten küçük çapta kalmasına sebep olmuştur. Çiftliklerde sığır, koyun ve tavuk yetiştirilir. Bunların sayısı az olmasına rağmen, elde edilen ürün çoktur.

Ormancılık: Ormanlar Japonya’nın toplam arâzisinin üçte ikisini kaplar. Bu ormanlar ülkenin temel inşâat malzemesini, kâğıt üretimi için gerekli kâğıt hamurunun büyük bir kısmını sağlayan başlıca kaynağı teşkil eder. Ormancılık ve kerestecilik sanâyiinde çalışanların toplamı dört milyon civârındadır. Fakat son yıllarda artan talep karşısında kereste ithal etmek zorunda kalmıştır. Kereste ithali petrolden sonra ikinci sırayı almaktadır.

Balıkçılık: Japonya’nın dört tarafı denizlerle çevrili olması sebebiyle, balıkçılık gelişmiştir. Çok iyi donatılmış modern gemileriyle hemen hemen dünyânın her tarafında balık avı yapar. Yılda ortalama olarak tutulan 15 milyon ton balık, ülkede tüketilir ve çok az miktarı ihraç edilir. Balık üretimi bakımından dünyâda birincidir. Fakat Japon balıkçılığı son yıllarda gerilemiştir.

Sanâyi: Japonya dünyânın üçüncü sanâyi ülkesidir. Sanâyisi daha çok ağır sanâyi üzerinde toplanmıştır. Başlıca sanâyi tesisleri gemi, otomobil, elektronik ve optik cihaz, lokomotif, uçak, kimyâ ve her çeşit makina îmal eden fabrikalardır. İş gücünün % 26’sı sanâyi kesiminde çalışmaktadır. Japon sanâyi kuruluşları doğudaki Kanto Ovasından Kiyusiyu’ya kadar uzanan bir kuşak üzerinde yer alır. Bu bölgede üç sanâyi merkezi vardır. Bunlar Keihin bölgesi, Hanshin bölgesi ve Chukyo bölgesidir. Keihin bölgesi, Tokyo, Yokohama ve Kawasaki şehirlerini içine alır. Hanshin bölgesi Osaka, Hyogo ve Kyoto şehirlerini içine alır. Chukyo bölgesi ise Nagoyo şehri ile koyu çevresini içine alır. Savaştan sonra gelişen Japonya sanâyi merkezleri, denizden kazanılmış topraklar üzerine kurulmuştur.

Ticâret: Japonya elde ettiği sanâyi ürünlerinin büyük miktarını ihraç etmektedir. Ticâretin büyük bir kısmını deniz yoluyla gerçekleştiren Japonya’nın en önemli ürününü % 30’luk bir oranla makinalar meydana getirir. Bunu demir ve çelik mâmülleri, pamuk ürünleri, taşıma araçları, gemi, optik cihazlar, ham ipek, cam, porselen, oyuncak, elektronik araçlar ve balık mâmulleri tâkip eder.

İthal ettiği ürünlerin başında petrol gelir. Bunu demir cevheri, buğday tâkip eder. Bunların yanında ham pamuk, yün, kauçuk, ham maddeler ve kereste de ithal eder.

Dünyânın hemen hemen bütün ülkeleriyle ticâret yapar. En fazla ticâreti ABD ve Kanada ile olup bunu Asya ülkeleri tâkip eder.


Ulaşım: Japonya’daki karayollarının toplam uzunluğu 1.098.900 kilometredir. Bu yolların ancak % 65’i asfalttır. Demiryollarının uzunluğu ise 26.000 km civârındadır. Demiryolu ulaşımı Japonya’da kara ulaşımından daha önemli rol oynamaktadır. Sür’at ve yer altı trenleri meşhurdur.

Deniz ulaşımı, ada devleti olduğu için gelişmiştir. Birçok limandan dünyânın her tarafına seferler düzenlenmektedir. Ticâretin büyük kısmı deniz ticâret filosuyla sağlanmaktadır.

Hava ulaşımıJaponya Hava Yolları tarafından sağlanmaktadır. En önemli hava limanları olan Tokyo ve Osaka milletlerarası hava alanlarıdır. Târifeli sefer yapılan 71 havaalanı vardır.

1 Mayıs 2011 Pazar

Ne güzel...

Muradiye Şelalesi-Muradiye/Van

Güzel bir sabahta,
Güzel seslerle uyanmak ne güzel.
Ne güzel nefes alabilmek...
Ölüleri dirilten Sahibim'in
Verdiği herşey ne güzel.

Kahvaltı yapabilmek...
Çayı yudumlamak sıcacık,
Tam kararında olursa
Ne demli ne açık...
Şükredersen içince
Cennet köşklerine çık.

Güzel şey bu gök kubbe altında
Seyretmek insanları
Her yağmur güzel ama
Başkadır nisanları
Her insan güzeldir
Ki farklı olsa lisanları
Sevebilmek ne güzel
Tüm yaratılmışları.

Şükür Sahibime
Güzel gözler verdi bana
Güzel gözler kafi değil
Güzelce bak etrafına.
Görürsün o zaman,
Herşey güzelmiş aslında.

Herşeyi yaratan Rabbim ,
Güzel bakmayı,
Güzel görmeyi bu gözlere bahşeyle
Senden gafil geçmesin
Her sözümü şükreyle.

Muhammed AYDEMİR

25 Nisan 2011 Pazartesi

BİR BARDAK SUDA BOĞULAN DENİZCİ

"İnsana en güzel sıfatı 'fani' diyen vermiştir." Cenap Şahabeddin

Sultan II. Abdülhamid devrinde yaşamış ve Hasköylü Salih olarak bilinen yaman bir denizci vardı.

İstanbul Haliç'te sandalcılık yaparak geçimini temin eden bu kurt denizci, Boğaz sularında ekmek
teknesiyle tam 15 defa deniz kazası geçirmiş, hepsinden de sağ salim kurtulmak nasip olmuştu.

Feleğin çemberinden geçmiş tecrübeli bir denizci olan Salih, günün birinde Hasköy'de kahvehanede
otururken kahveciden içmek için bir bardak su istedi.

Kaderin garip tecellisine bakın ki, 15 deniz kazasından kurtulup sağ kalabilen bu tecrübeli denizci,
içtiği bir bardak sudan boğularak hayatını kaybetti

ZİNDANDAN MEHMET'E MEKTUP-NECİP FAZIL

Zindan iki hece Mehmed'im lâfta!
Baba katiliyle baban bir safta !
Bir de, geri adam , boynunda yafta...
Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
Kavuşmak mı?.... Belki....Daha ölmedim!

Avlu... Bir uzun yol .. Tuğla döşeli,
Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
Bu yolda tutuktur hapse düşeli...
Git ve gel... Yüz adım..... Bin yıllık konak.
Ne ayak dayanır buna, ne tırnak!

Bir alem ki, gökler boru içinde !
Akıl, olmazların zoru içinde.
Üstüste sorular soru içinde:
Füşün mü, konuş mu , sus mu , unut mu ?
Buradan insan mı çıkar, tabut mu?

Bir idamlık Ali vardı, asıldı;
Kaydını düştüler , mühür basıldı.
Geçti gitti, bir kaç günlük fasıldı.
Ondan kalan , boynu bükük ve sefil;
Bahçeye diktiği üç beş karanfil....

Müdür Bey dert dinler, bugün "maruzât"!
Çatık kaş...Hükümet dedikleri zat...
Beni Allah tutmuş kim eder azat?
Anlamaz; yazısız , pulsuz, dilekçem....
Anlamaz! ruhuma geçtim bilekçem!

Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil;
Sayı var, maltada hızaya dizil!
Tek yekûn içinde yazıl ve çizil!
İnsanlar zindanda birer kemmiyet;
Urbanlarla kemik, mintanlarla et.

Somurtmuş ki bıçak, nâra ki tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
Yalnız seccademin yününde şefkat;
Beni kimsecikler okşamaz madem;
Öp beni alnımdan , sen öp seccadem!

Çaycı getir, ilaç kokulu çaydan!
Dakika düşelim, senelik paydan!
Zindanda dakika farksızdır aydan.
Karıştır çayını zaman erisin;
Köpük köpük, duman duman erisin !

Peykeler , duvara mıhlı peykeler;
Duvarda, başlardan, yağlı lekeler,
Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler...
Duvar , katil duvar, yolumu biçtin!
Kanla dolu sünger... Beynimi içtin!

Sükût...Kıvrım kıvrım uzaklık uzar;
Tek nokta seçemez dünyadan nazar.
Yerinde mi acep, ölü ve mezar? 
Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?
Güneşe göç var da , kalan biz miyiz ?

Ses demir, su demir ve ekmek demir....
İstersen demirde muhali kemir,
Ne gelir ki elden, kader bu ,emir...
Garip pencerecik, küçücük ,daracık;
Dünyaya kapalı Allah ' a açık.

Dua , dua , eller karıncalanmış;
Yıldızlar avuçta , gök parçalanmış.
Gözyaşı bir tarla , hep yoncalanmış...
Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu;
İplik ki, incecik, örer boşluğu.
Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş;
Karanlığında nur, yeniden doğuş...
Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!
Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!
Kalk ayağa , dimdik doğrul ve sevin!

Mehmed'im , sevinin , başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de !
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!

16 Nisan 2011 Cumartesi

KÖPEKLER


Köpeklerin koku alma ve işitme duyuları keskindir. Görme mekanizması, sarı ve mavi renkleri daha iyi algılayabilen yapıdadır. Zeki olduğundan kolayca terbiye edilebilir. Sahibine bağlılığı ile ün yapmıştır. Parmakları üstünde koşar ve iyi yüzer.
Erkek köpekler arka bacaklarından birini kaldırarak idrar bırakırlar. Ağaç kökü, kaya gibi yerlere kokulu olan tuvaletlerini yaparak, bölgelerinin sınırlarını çizerler. Daha sonra, arka ayaklarıyla boğa gibi tepinerek, idrar ve dışkı bıraktığı yere patilerindeki bezde bulunan hormonları bırakır. Bu hormonlar köpeğin cinsiyeti, yaşı, statüsü ve üreme durumu gibi konularda, diğer köpekleri bilgilendirmek içindir. Her köpek komşu köpeklerin kokulu işaretlerini tanır ve bölgelerine girmekten çekinir. Köpeklerin koku hafızası son derece gelişmiştir ve yeni bir kokuyu aldıktan hemen sonra, burnunu yalayarak bu kokuyu hafızasına alır. Beş ayda bir eşleşirler. 63 günlük bir gebelik devresinden sonra, dişi, gözleri kapalı ve 6-8 yavru doğurur. İki hafta sonunda gözleri açılarak işitmeye başlarlar. Altı hafta süt emerler. Eğitim görecek köpeklerin 6 haftalıkken eğitilmeye başlanması önerilir. On aylık olunca erginleşir, 15-20 yıl kadar yaşarlar. Çikolata köpeklerde körlüğe neden olabilmektedir. Köpeklerin kedileri yediği bir söylentidir. Zira köpekler kedileri bazen eğlence, bazen yaralamak veya öldürmek için kovalar. Ancak köpeğe verilecek eğitim ile bu sorun aşılabilir. Bunun yanında köpeğin yavru iken kediler ile tanıştırılması ve bir arada yaşayabileceklerini göstermek ileride olabilecek sorunları engelleyecektir.